Kur'an'ın İkliminde

 

20.Taha Suresi

BismillahirRahmanirRahim

1.Tâ-hâ.

2.Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye indirmedik!

3.Bilinç kuşanacaklara bir uyarı olsun diye indirdik.

4.Yeri ve yüce gökleri yaratan Allah’tan indirilme bir mesajdır.

5.Rahman hükümranlık üzere hâkimiyetini kurmuştur.

6.Göklerde, yerde, ikisi arasında ve toprağın altında ne varsa hepsi O’nundur.

7.Sözü açığa vursan da bir şey değişecek değil. Gizli olanı da biliyor gizlinin gizlisini de biliyor.

8.Allah ki O’ndan başka ilah yoktur. En güzel isimler O’nundur!

9.Musa’nın yaşadıklarından haberin var mı?

10.Bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: Siz burada kalın! Ben bir ateş gördüm. Umarım ondan size bir kor getiririm ya da ateşin yanında bir yol gösteren bulurum.

11.Oraya varınca “Ey Musa!” diye seslenildi:

12.Elbet ben senin Rabbinim! Ayakkabılarını çıkar! Doğrusu sen mukaddes vadi Tuva’dasın.[1]

13.Ben seni seçtim; vahiy buyurulanı dinle!

14.Benim ben, Allah! Benden başka ilah yoktur. Sadece bana kul ol. Benim öğretim[2] üzere yönelimi gereğince ifa eyle.

15.Elbet hesabın görülme vakti gelecektir! Neredeyse herkes kazancına göre karşılık görsün diye böyle bir günün olacağını gizleyecektim.

16.Sakın o güne inancı olmayan ve eğilimine uyan kimse seni o gün için hazırlanmaktan alıkoymasın. Yoksa sen de helak olursun.

17.Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?

18.Dedi ki: O benim değneğim. Ona dayanırın, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.

19.Buyurdu ki: Bırak onu yere ey Musa!

20.Onu bıraktı, anında o, sürünen bir yılan oluverdi.

21.Buyurdu ki: Onu al, sakın korkma. Biz onu eski haline dönüştüreceğiz.

22.Elini sok koynuna kusursuz bembeyaz çıksın başka bir delil[3] olsun.

23.Bunlar sana daha da büyük delillerimizden göstereceğimize birer işaret olsun!

24.Firavun’a git. Doğrusu o iyice azdı.

25.Dedi ki: Rabbim! Yüreğime genişlik ver.

26.İşimi kolaylaştır.

27.Dilimin bağını çöz.

28.Sözümü anlayabilsinler.

29.Bana ailemden destek olacak bir yoldaş kıl.

30.Kardeşim Harun’u.

31.Onunla gücüme güç kat.

32.İşimde onu müşterek kıl.

33.Böylece sana çokça uygun yöneliş sergileyelim.

34.Seni çok analım gereğince anlatalım.

35.Elbet sen bizi her an görürsün.

36.Buyurdu ki: Sana isteğin lütfedildi ey Musa!

37.Hatırlarsan bir başka seferinde de sana lütfumuz olmuştu!

38.Vaktiyle annene buyruğumuzu vahyetmiştik.

39.Onu[4] sandığa koy ve denize bırak deniz sahile çıkarsın, bana da ona da düşman olan onu alır diye bildirmiştik. Sana katımdan bir sevgi bürümüştüm. Benim gözetimim altında durumlarla yüzleşesin diye böyle yapmıştım.

40.Kız kardeşin gidiyor ve diyordu ki: Ona bakabilecek birini size göstereyim mi? Böylece annene kavuşmanı sağlamıştık ki gözü aydın olsun üzülmesin. Bir kimsenin canına sebep olmuştun da seni kedere düşmekten kurtarmıştık. Neticede seni büyük bir imtihana tâbi tutmuştuk. Medyen halkının arasında yıllarca kalmıştın. Sonunda bir takdire[5] ulaştın ey Musa!

41.Seni kendim için özel olarak yetiştirdim.

42.Sen ve kardeşin delillerimle birlikte gidiniz. Beni hatırlama ve hatırlatma konusunda[6] gevşeklik göstermeyiniz.

43.Firavun’a gidiniz. Zira o iyice azdı.

44.Ona incelikle hitap ediniz. Olur ya belki gerçeklerin farkına varır ya da bilinç kuşanır sakınır.

45.Dediler ki: Rabbimiz! Bize karşı aceleci davranmasından ya da aşırılık göstermesinden korkarız.

46.Buyurdu ki: Endişelenmeyin. Zira ben sizinle beraberim. İşitiyorum, görüyorum.

47.Siz ona gidin ve deyin ki: Doğrusu biz Rabbinin resulleriyiz. Hiç değilse İsrailoğullarını bizimle gönder[7] onlara işkence etme. Sana Rabbinden bir delil ile geldik. Selam olsun doğruya uyanlara!

48.Doğrusu bize, azabın yalanlayana ve yüz çevirene olacağı vahiy buyuruldu.

49.Dedi ki: Sizin Rabbiniz kim, ey Musa?

50.Dedi ki: Rabbimiz her şeyin yaratılış yasasını belirleyen sonra da yol gösterendir.

51.Dedi ki: Peki önceki nesillerin hali ne olacak?

52.Dedi ki: Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir yasa dâhilindedir. Rabbim ne yanlış yapar ne de unutur. 

53.Size yeryüzünü beşik yapan, orada yollar açan, gökten su indiren O’dur! O suyla birlikte her türden çifter çifter bitkiler çıkarıyoruz.

54.Yiyiniz, hayvanlarınızı otlatınız. Elbet bunda anlayışı olanlar için nice deliller vardır.

55.Sizi yerden yarattık yine oraya iade edeceğiz. Bir kez daha sizi oradan çıkaracağız.

56.Biz delillerimizi ona bütünüyle göstermiş bulunuyorduk. Ama Yine de yalanladı, diretti.

57.Dedi ki: Sen bizi sihirbazlığınla yerimizden yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Musa?

58.O halde biz de elbet benzeri bir sihir ile sana karşılık vereceğiz. Bizimle senin aranda gerçekleşecek bir buluşma vakti belirle! Senin de bizim de karşı çıkmayacağımız uygun bir yerde buluşalım!

59.Dedi ki: Sizinle randevumuz güzellikleri sergileme günü insanların kuşluk vakti toplanmasıyla olsun.

60.Firavun işinin başına döndü, tüm planlarını tamamladı sihirbazlarını topladı sonra geldi.

61.Musa onlara şunu söyledi: Yazık size! Allah hakkında gerçek dışı bir söylem uydurmayın. Sonra sizi azabıyla mahveder! İftira eden kaybetmiştir.

62.Yapacaklarını aralarında tartıştılar, gizlice fısıldaştılar.

63.Dediler ki: Şu ikisi[8] sihirbazdan başka bir şey değildir. Sihirlerini kullanarak sizi yerinizden yurdunuzdan etme ve en ideal yol olan durumunuzdan inancınızdan sizi uzaklaştırma yönünde irade ortaya koyuyorlar.

64.Planlarınızı tamamlayın sonra adım adım işin üzerine gidin. Bugün üstün gelen ferahlığa mutluluğa erecektir.

65.Dediler ki: Ey Musa! Ya sen hünerini ortaya koyacaksın ya da ilk önce biz hünerimizi ortaya koyalım.

66.Dedi ki: Buyurun siz hünerinizi sergileyin! O vakit sihirlerinden kaynaklı olarak İpleri ve değnekleri ona[9] hareket ediyormuş izlenimini verdi.

67.Musa içinde bir irkinti hissetti.

68.Buyurduk ki: Korkma! Kesinlikle üstün vasıflara sahip olan sensin.

69.Sağ elindekini yere bırak ki onların ortaya koyduklarını yesin yutsun. Yaptıkları sihirbazlık hilesinden başka bir şey değil! Sihirbaz hangi aşamaya ulaşırsa ulaşsın ferahlığa mutluluğa eremez.

70.Sonunda sihirbazlar teslimiyetlerini sergilediler. Şöyle dediler: Biz Harun ve Musa’nın Rabbine inandık.

71.Firavun şöyle seslendi: Ben size izin vermeden ona inandınız! Anlaşılan size sihri öğreten büyüğünüz oymuş! Bu muhalefetiniz sebebiyle ellerinizi ayaklarınızı doğrayacağım, sizi hurma kütüklerinde sallandıracağım! Hangimizin azabının şiddetli ve kalıcı olduğunu anlayacaksınız!

72.Dediler ki: Yüzleştiğimiz apaçık kanıtlar varken ve yaratanımız belliyken seni tercih edecek değiliz! Ne yapacaksan yap! Sen ancak yapabileceğini bu dünya hayatında yapabilirsin!

73.Biz hatalarımızı ve senin bizi zorladığın sihirle ilgili günahımızı bağışlaması üzere Rabbimize inandık. Allah’a bağlılığımız bizim için iyi ve kalıcı bir ödül olacaktır.

74.Kim suçta ısrarcı olarak Rabbine varırsa elbet cehennem onun içindir! Orada ne ölür ne de hayat bulur![10]

75.Kim de uygun davranışlar sergilemiş olarak inançlı bir şekilde Rabbine varırsa onlara da yüksek mertebeler olacaktır.

76.İçerisinden nehirler akan adn cennetlerinde yerleşke bahçelerinde bulunacaklardır. Orada kalıcıdırlar. Kötülüklerden arınan kimsenin elde edeceği karşılık işte budur.

77.“Kullarımı geceleyin yürüyüşe çıkar ve denizin ortasında onlara kuru bir yol aç. Sakın yakalanmaktan korkma ve endişeye kapılma!” diye Musa’ya vahiy buyurduk.

78.Firavun, askerleriyle birlikte arkalarından takip etti. Sonunda deniz üzerlerine yumuldu ve onları yuttu.

79.Firavun, kavmini yanlışa bıraktı ve doğruya iletmedi.

80.Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanlarınızdan kurtarmıştık ve sizinle Tur’un sağ yanında sözleşmiştik.[11] Size kudret helvası ve bıldırcın nasip etmiştik.

81.Size rızıklandırdıklarımızın iyi temiz faydalı olanlarından yiyin[12] rızıklar konusunda sınırları aşmayın.   Sonra gazabım üzerinize çöker. Her kime gazabım müstahak olursa o batmıştır.

82.Yanlıştan dönüp inançlı olan, uygun davranış sergileyen ve neticede doğruluk üzere yol bulan için bağışlayıcıyımdır.

83.Kavminden bu kadar erken ayrılmana sebep nedir ey Musa?

84.Dedi ki: Onlar zaten benim izimde yürüyorlar.[13] Rabbim! Ben senin rızanı kazanmak üzere çabucak sana yöneldim.

85.Buyurdu ki: Senden sonra kavmini bir denemeye tabi tuttuk. Samiri onları yanlışa bıraktı.

86.Sonunda Musa, öfkeli ve üzgün bir halde kavmine döndü. Dedi ki: Kavmim! Rabbiniz sizinle uygun bir vade ile sözleşmedi mi? Verilen söz size çok mu uzak düştü?[14] Kaynağı Rabbiniz olan bir gazabın üzerinize çökmesini mi murat ettiniz ki sunduğum ahde vefa konusunda ayrılığa düştünüz.

87.Dediler ki: Senin ahdinden kendi elimizde olarak caymış değiliz. Lakin toplumun ziynetleri olarak birçok yükün altına girdik ve bu yükleri attık[15] netice olarak bu durumda Samiri de bu iftirayı üretti.

88.Onlar için böğüren bir buzağı heykeli imalatı ortaya çıkardı. Sonunda onlar tuttular “sizin ilahınız işte budur, Musa’nın ilahı da budur ama unutmuş!” dediler.

89.Onun kendileriyle bir iletişimi olmadığını ve onlar için bir zararı ya da faydayı üretemeyeceğini göremiyorlar mıydı? 

90.Üstelik bu hataya düşmelerinden önce Harun, kendilerini “Kavmim! Siz böylece kesinlikle bir imtihana sürükleniyorsunuz!  Doğrusu sizin Rabbiniz Rahman’dır. Gelin bana uyun, emrime itaat edin” diye uyardı.

91.Şunu söylediler: Musa yanımıza dönünceye kadar buna yönelip bağlanmaktan geri durmayacağız.

92.Musa dedi ki: Harun! Yanlışa sürüklendiklerini gördüğünde seni engelleyen ne oldu?

93.Seni benim gibi davranmaktan geri tutan nedir? Yoksa emrime karşı mı geldin?

94.Harun dedi ki: Ey anam oğlu! Saçımı başımı çekme. Korktum ki “İsrailoğullarının arasını açtın, sözümü tutmadın!” dersin.

95.Musa dedi ki: Peki ya senin derdin neydi ey Samirî!

96.Samirî Dedi ki: Ben onların anlayamadıkları konuda basiret gösterdim. Resulün izinden gidip bir örneklik edindim ve bu gidişata bir dur dedim![16] İçimden böylecene davranmak geldi.

97.Musa dedi ki: Yıkıl karşımdan! Elbet bu hayatta bana dokunulmasın[17] diyebilirsin ama senin için asla karşı koyamayacağın bir hesaplaşma vakti olacak.[18] Bak hele kendisine yönelip bağlandığın ilahına!  Elbet onu yakıp eriteceğiz ve sonra da denize savuracağız.

98.Sizin ilahınız ancak Allah’tır. O’ndan başka bir ilah yoktur. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.

99.Böylece sana geçmiş zamandaki nice haberleri anlatıyoruz. Zira sana katımızdan bir öğreti[19] sunmuş bulunuyoruz.

100.Kim ondan[20] yüz çevirirse elbet huzura çıkış gününde ağır bir yükün altına girecektir.

101.Orada kalıcıdırlar. Onlar için huzura çıkış günü ne kötü bir yük olacaktır.

102.Sur’a üfürüleceği gün! Suçta ısrarcı olanları o gün morarmış olarak huzurumuza toplayacağız!

103.Aralarında “On gün kadarcık oyalanmış oldunuz” diye fısıldaşacaklardır.[21]

104.Aynı yolda sembol durumunda olanları “On gün bile değil ancak bir gün kadarcık oyalanmış oldunuz” dediğinde nasıl da söylenip duracaklarını çok iyi biliyoruz.

105.Sana dağlar hakkında soruyorlar. Deki: Rabbim onları toz duman edecek.

106.Oraları dümdüz bir halde koyacak.

107.Orada bir pürüz bir eğrilik göremeyeceksin.

108.O gün kendisinden yan çizilmesi mümkün olmayan davetçiye uyarlar. Rahman sebebiyle sesler kısılmıştır. Fısıltıdan öte bir şey duyamazsın.

109.O gün bir kimse hakkında Rahman izin vermedikçe ve o kişinin lehinde konuşulmasına rıza göstermedikçe şefaat fayda sağlamaz![22]

110.Onların önlerinde olanı da arkalarında olanı da bilir.[23] Onlar ise[24] kimseyi tam olarak bilemezler. 

111.Artık yüzler, hayatın sahibine, her şeyi kontrolünde tutana boyun eğmiştir. Haksızlığı üstlenmiş olan kaybetmiştir.

112.İnançlı olarak uygun davranışlarda bulunan kimse ne haksızlıktan ne de sıkıntıya uğramaktan endişe duyar.

113.Böylecene biz onu net sunumu olan bir Kur’an[25] olarak indirdik ve onda uyarıları her bakımdan açıkladık ki ola ki bilinçli duyarlı olurlar ya da onlar için bir hatırlatma olur.

114.Gerçek hükümran Allah Teâlâ’dır! Sana ilgili konunun vahyi tam olarak bildirilmemişken Kur’an ile hüküm vermede aceleci olma.[26] “Rabbim! İlmimi artır!” de.

115.Daha önce Âdem’e sorumluluğunu tavsiye buyurmuştuk ama unutkan davrandı. Kendisinde bir azim bulamadık.

116.Meleklere “Âdem’e saygı gösteriniz!” demiştik.[27] İblis hariç hepsi de saygı göstermişlerdi. O ise diretti.

117.Buyurduk ki: Âdem! Bu var ya senin için de eşin için de bir düşmandır. Dikkat edin sizi cennetten çıkarmasın. Sonra sıkıntıya uğrarsın!

118.Burada sana aç ve açıkta kalmak yoktur.

119.Burada sana susuzluk ve güneşte yanmak yoktur.

120.Şeytan ona fısıldadı. Dedi ki: Âdem! Sana ölümsüzlük ağacını ve yok olmayacak bir saltanatı göstereyim mi?

121.İkisi de[28] ondan yediler. Böylece edep yerleri belli oldu. Başladılar cennetin yapraklarıyla üzerlerini örtünmeye. Böylece Âdem Rabbine asi olmuş ve yoldan çıkmış oldu.

122.Sonra Rabbi onu seçti, ona rahmetiyle yöneldi ve yolu gösterdi.

123.Buyurdu ki: Birbirinize düşman bir halde hepiniz oradan inin. Size tarafımdan bir sunum ulaştığında kim benim öğretime uyarsa yanlışa saplanmaz, sıkıntıya düşmez.

124.Kim de benim öğretimden yüz çevirirse mutlaka onun için bir geçim darlığı olacaktır. Onu huzura çıkış gününde kör olarak huzurumuza çıkarırız.

125.Der ki: Rabbim! Niçin beni kör olarak huzura çıkardın, Oysa ben kör değildim.

126.Buyurur ki: Sana böylecene delillerimiz geldi de sen onları unuttun![29] Böylecene bugün de sen unutuluyorsun!

127.Rabbinin delillerine inanmayarak haddi aşanları böylecene cezalandırırız! Doğrusu ahiretin azabı şiddetli ve kalıcıdır.

128.Yerleşkelerinde gezip dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri helak etmiş olmamız onlara yol getirici olmadı mı? Doğrusu bunda, anlayış sahibi olanlar için elbet deliller vardır.

129.Eğer kaynağı Rabbin olan bir söz geçmiş olmasaydı ve adı konmuş bir süreç bulunmasaydı elbet anında helak kaçınılmaz olurdu.

130.Onların söylemlerine karşı sabırlı ol. Rabbinin değerlendirmesi gereği güneşin doğuşu öncesinde batışı öncesinde yönelişte ol. Gece vakitlerinde de gündüzün her anında da yönelişte ol ki belki böylece hoşnutluğa erersin. 

131.Onları denemek üzere dünya hayatının süsü olarak bazılarını istifadelendirdiğimiz türlü türlü şeylere gözün takılı kalmasın. Doğrusu Rabbinin rızıklandırması iyi olandır kalıcı olandır.

132.Ehline de yönelimi emret kendin de yönelim üzere sabret. Senden bir kazanç istemiyoruz, seni biz rızıklandırıyoruz. Sonuç bilinçliliğe duyarlılığa göre olacaktır.

133.Dediler ki: Bize Rabbinden bir delil ile gelse ya! Daha ilk sayfalarda yer almış olan apaçık bir kanıt onlara ulaşmış olmadı mı?

134.Bundan önce onları bir azap ile helak edecek olsaydık şunu diyeceklerdi: Rabbimiz! Keşke bize bir resul gönderseydin de zelil olmadan perişan olmadan senin delillerine uyacak olsaydık!

135.De ki: Herkes bir şeyleri bekliyor, siz de bekleyin bakalım! Kimin doğru yolun yolcusu olduğunu, kimin doğru yol üzere yürüdüğünü yakında bileceksiniz!


 

[1] İkinci kez kutsanan vadidesin. (Hz İbrahim ve Hz Musa’nın vahiy aldığı yer)

[2] Zikrim yani öğüdüm, mesajım, aydınlatıcı hatırlatıcı vahiy sunumlarım.

[3] Delil, kanıt

[4] Musa’yı yani seni

[5] Lafzen kadere, ölçüye yani bir seviyeye yani bizim vahyedeceğimiz bir kul olma rahmetine ulaştın.

[6] Lafzen zikrim konusunda yani vahiy buyurduğum hatırlatıcı ayetlerimle yol alma konusunda gevşeklik etmeyiniz.

[7] İsrailoğullarını bizimle gönder ifadesini İsrailoğullarını alıp buradan göçelim anlamında onları bizimle gönder şeklinde okuyamayız. Zira Musa ve Harun peygamberler Allah’ın emri gereği Firavunu uyarmaya gitmişler. İsrailoğullarını alıp başka topraklara göç ettirmek diye bir amaçla gitmiş değiller. Firavuna yaptıkları çağrı şudur: Uyarıları sen dikkate almasan da hiç değilse İsrailoğullarını bizimle gönder yani bizimle iletişim kurmalarına ve kendilerine Allah’ın çağrısını iletmemize izin ver anlamındadır.

[8] Musa ve Harun

[9] Musa’ya

[10] Müddessir suresinde vurgulanan sekarın yani cehennemin niteliği budur.

[11] Sizden söz almıştık

[12] Tayyibat: Asıl itibariyle temiz, sağlıklı, yararlı; zararlı olmayan.

[13] Onlar benim rehberliğim üzere yürüyorlar.

[14] Ahde vefa göstermek bu kadar mı zordu? İşin vadesini beklemek bu kadar mı zordu?

[15] Sorumluluk altına girmekten kaçındık.

[16] Yani alaylı bir şekilde demek istiyor ki sen nasıl ki toplumun anlayışına gidişatına çomak soktun gidişatı değiştirdin ben de senden örnek alıp senin izinden gittim ve toplumun süslü eşyalar karşısındaki bu yanlış tutumuna bir dur dedim.

[17] Lafzen “La Misase” “dokunma yok” anlamında yani bu özgürlüğüm var demektir.

[18] Gerektiği zaman gerektiği şekilde Allah’ın vaadi gereğince cezanı bulacaksın. Cehennemden kurtuluş yok.

[19] Lafzen “zikir” yani açıklama hatırlatma öğüt mesaj öğreti…

[20] Zikirden, hatırlatmadan, ilahi kelamdan, Kur’an’dan yüz çevirirse

[21] Dünya hayatı on gün kadarcık kısa bir süre olarak algılanacak bu kadarcık kısa süre için bu kadar yanlışa değmezdi denmiş olacaktır.

[22] Yani o gün kimsenin kimseyi sahiplenmesi diye bir şey olamaz. Rahman’ın kendisiyle ilgili olarak izin vermediği ve hakkında konuşulmasına rıza göstermediği bir kimseyi sahiplenmek kimin haddi olabilir? Rahman, bir kimse hakkında konuşmaya izin vermedikçe, bir kimse hakkında söze rıza göstermedikçe kimseye şefaat fayda sağlamayacak olduğu halde nasıl da kendinize şefaatçiler tayin edebiliyorsunuz nasıl da şirke batıyorsunuz! (Bak Bakara 48,123,254; Zümer 43-44) Allah herkesin önünde olanı, arkasında olanı, her durumu, her hali, her zamanı hatta kalplerde olanı bilirken kim hangi bilgi ile kim hakkında Allah’a görüş beyan edebilir? Ayetlerin bağlamı esasen o kadar net ki 109. Ayeti 110. Ayetle birlikte okuyunca ve konunun bağlamına bütün olarak bakınca “Rahman’ın huzurunda birilerine şefaate soyunmak kimin haddine!” mesajının vurgulandığı anlaşılacaktır.

[23] Allah onların şahit olduklarını da bilir şahit olmadıklarını da bilir. Yani kişiyi en iyi bilen Allah’tır. Oysa sevdikleri hakkında niyazda bulunanlar sevdikleri hakkında sadece görmüş oldukları hususlarla ilgili bilgi sahibidirler. Bu durumda kim kime nasıl şefaat edebilsin. Allah’tan gizli bir şey mi var ki birisi şefaatçilik edebilsin?

[24] Şefaatçi edinilenler ise hiçbir konuda hiç kimse hakkında tam bir bilgiye sahip değillerdir ki her şeyi ilmiyle kuşatmış olan Allah’ın katında bir söz söyleyebilme durumları olsun.

[25] elArabiyyu kelimesi Arapçada net anlaşılır konuşan kişi ve net anlaşılır söz anlamlarına gelmektedir. Bu bakımdan Arapça bir Kur’an ifadesi Arabın zihninde anlam olarak net anlaşılır bir okumaya karşılık gelmektedir.

[26] Allah’ın hükmü tam olarak ortaya çıkmadan önce acele ile karar verme.

[27] Meleklerin Âdem’e secde etmesi Âdem’in yeryüzünde halife kılınacağı bildirisi karşısında meleklerin Orada bozgunculuk yapanı, kan dökeni mi kılacaksın? Biz senin değerlendirmen gereği yönelişte oluyoruz ve seni her tür yanlıştan beri görüyoruz” itirazları bağlamında gerçekleşen bir durumdur. (Bakınız Bakara 30-34) Olayı bu pencereden okuduğumuzda meleklerin Âdem’e secdesinin Âdem’in halifeliğini kabullenmeleri, bu halifeliğe kendilerini layık görme söyleminden vaz geçmeleri, Allah’ın bu bildirisine teslimiyet göstermeleri ve Allah’a cevap olarak “Elbet sen hakkıyla bilensin, en doğru kararı verensin” yönelimi ile teslimiyet göstermeleridir.

[28] Adem ve eşi

[29] Ayetlerimizi dikkate almadın, hatırlamadın.

 

 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                                              
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   

Mustafa Arıcan Ayas

Free Web Hosting